Bir gerçeği teslim ederek yazıya başlamak istiyorum. Şehir
Üniversitesi ve Halkbank arasındaki mesele tamamen siyasidir.
Önce Şehir Üniversitesi’nde ne yaşandığını hatırlayalım
Şehir Üniversitesi 2008 yılındaki kanun ile resmen kuruldu. Üniversite eğitim
hayatına başlamak için 2 yıl bekledi. Akademisyenlerle toplantılar yaparak
üniversite modelini geliştirdi. Meşhur Tekel arazisinin ilk tahsisi 9 Şubat
2009 yılında gerçekleşti. 2008 yılında Özelleştirme İdaresi uhdesinden alınıp
Maliye Bakanlığı’na devredilen arazi yıllığı 1 milyon 600 bin liradan 49 yıllığına
üniversiteye devredildi.
Arazi zaten Tekel’in özelleştirilmesi döneminde eylemlerin
göbeğinde olduğu için bu tahsis mahkemelik oldu. Mahkeme tahsisi iptal edince
bu kez 2015 yılında Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın da imzasının olduğu bir
belge ile bedelsiz tahsis edildi.
Davayı
açanlara neden ses yok?
Burada Şehir Üniversitesi yönetiminin ve destekçilerinin
ısrarla gerçekleştirdiği bir gözden kaçırmadan bahsetmek lazım. Şehir
Üniversitesi’nin Dragos’taki Tekel Arazisini kullanmaması için dava açanlar
Mimarlar Odası. İki gerekçeleri var. Birincisi bölge Arkeolojik araştırma
bölgesi. İkinci de o arazinin halka açık bir park olmasını istiyorlar. CHP’li
Kartal Belediyesi de uzunca bir dönem Mimarlar Odası’na destek veriyor. Bir kez
daha mahkemeye başvuran Mimarlar Odası’na olumlu cevap veren mahkeme 2018 yılında
arazi tahsisi iptal ediyor. Bunun üzerine Şehir Üniversitesi ve Özelleştirme
İdaresi, dosyayı temyize götürüyor.
Her şeyin suçlusu Murat Ülker
Ömer Dinçer, Üniversitenin malî olarak dengesinin
bozulmasını Murat Ülker’in üniversite mütevelli heyet başkanlığından ayrıldığı
ve maddi desteğini çektiği 2016 yılına bağlıyor. Açıklamasına göre o tarihte
Altunizade’de 25 milyon kira ödeyen üniversite Dragos’taki arazisine kampüs
kurma kararı alıyor ve Halkbankası’ndan 300 milyonun üzerinde bir kredi
çekiyor. Tam rakamı söylemiyor. Söylediği 300 milyonun üzerinde. Ödedikleri
düştükten sonra kalan rakamsa şu: 412.652.827,66
lira nakit 52.780,00 lira gayri nakit kredi. (Şehir Üniversitesi’nin
açıklamasından)
Arazi
meselesi
Şehir Üniversitesi kaynakları ilk açıklamayı yaptıkları
tarihten bu yana arazilerinin kredilerini ve yeni talep edecekleri krediyi
karşılamaya hayli hayli yettiğini açıkladı. Üniversiteye göre dava konusu
sadece bir parsel ve bunun için limitlerinin dondurulmasına gerek yok. Karar
gazetesindeki haberden olduğu gibi alıyorum. “Üniversite, Dragos’taki 8 taşınmazın toplam değerinin 1 milyar 761
milyon 902 bin 250 TL olduğunu, davaya konu 1 parsel arazi hariç değerin ise
516 milyon 616 bin 36 lira olduğunu belirterek bu tutarların banka alacağının
çok üzerinde olduğunu kaydediyor.”
Aslında okuyunca oldukça etkili bir
cümle değil mi? 1 milyar 761 milyon 902 bin liralık bir arazi ve taşınmazlardan
bahsediyoruz. Gerçi davaya söz konusu parsel değeri düştükten sonra 516 milyona
düşüyor ama mesele değil. 1 milyar 246 milyon 286 bin 214 liralık bir farkın
çok önemi yok. 516 milyonluk bir arazi karşılığı zaten 464 milyonluk bir kredi
borcu ödendikten sonra ekstra kredi olarak kredi almak mümkün mü? Üstelik o
kredide gecikmeler söz konusuyken? Piyasayı az çok bilen, bankalarla çalışan
ticaret erbapları bu soruya sadece gülerek cevap verir.
Geriye Tuzla’da mülkiyeti Şehir Üniversitesi’nde olan
arazi kalıyor ki üniversiteye göre o arazinin değeri 42 milyon civarında. Şehir
Üniversitesini yöneten irade bu araziyi satıp iki yılını kurtarabilir banka ile
hiç sorun yaşamazdı, bunu neden yapmadı anlamak zor.
Tam burada şunu belirtmek de gerekiyor. Siz elinizdeki
arazinin 50 milyar dolar bile ettiğini iddia edebilirsiniz. Sizin arazinize biçtiğiniz
değer ile banka nezdindeki değer aynı olmak zorunda değil ki bunun örneği yok.
Murat
Ülker’den başka bir mütevelli gelmedi mi?
Murat Ülker mevzusuna geri gelmek istiyorum. Şehir
Üniversitesi kaynakları okulun finansal anlamda kötü durumda olmasından ilk
olarak Murat Ülker’i sorumlu tutuyor. Oysa Murat Ülker yaptığı açıklamada
“üniversiteye sınırsız destek vermeyi hiçbir zaman taahhüt etmediğini, 2016
yılında ayrılmadan önce de destek olduğunu ve borçlanma konusuna özen
göstermelerini önerdiğini” açıkladı. Ömer Dinçer’in yaptığı “sanırım hükümet
ile arasındaki sıkıntıları okulumuza aksettirmemek için ayrıldı” ifadesini de
reddetti.
Hemen aklımıza Şehir Üniversitesi’nin iş dünyası ile
ilişkisinin Murat Ülker’in ayrılması sonrası bittiğini düşünebiliriz. Bu da
yanlış. Şehir Üniversitesi sitesinden bakalım: Kemal Karpat merhumun ölümünden
kısa bir süre önce üniversitenin mütevelli heyetine girdiğini haber veren
üniversitenin kurumsal sayfası haberini şöyle bitiriyor:
“Başkanlığını Prof. Dr. Ömer Dinçer’in yürüttüğü İstanbul
Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyet’inde Nobel Ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz
Sancar’ın yanı sıra iş dünyasının önde gelen isimlerinden Kale Grubu Başkanı ve
CEO’su Zeynep Bodur Okyay, LC Waikiki CEO’su Vahap Küçük ve BİM CFO’su Haluk
Dortluoğlu da bulunuyor.”
Diğer
mütevellileri neden saymıyorsunuz?
Hem Vahap Küçük hem de Zeynep Bodur Okyay oldukça zengin
insanlar. Haluk Dortoğlu’na BİM’in finansal operasyonlarının başında bir ekol
olmuş uluslararası başarısı olan bir profesyonel. Hal böyleyken 2016’dan en az
2018’e kadar mütevelli heyetinde yer alan bu isimlerden hiç bahsedilmemesini
anlamıyorum. Haluk Dortluoğlu, Türkiye ve Avrupa’da yılın CFO’su seçilmiş
başarılı bir profesyonel. Vahap Küçük ve Zeynep Bodur Okyay iş dünyasının
başarılı patronları. Bunlar üniversitenin mali durumuna bir fayda sağlamamış
mı?
Ömer
Dinçer’in müthiş stratejisi
“Ay sonuna çok yakındık maaşlarımızı ödeyecek durumda
değildik. Mevzuattan ayrı işlem yapmadık. Hukuka ve ahlaka her halükarda riayet
ettik.
Geçen yıl sahip olduğumuz gelirlerimiz giderlerimizi tam
olarak karşılamıştır. Ama bir sorunumuz vardı.
Halkbank’ın talep ettiği daha doğrusu bizim Halkbank’a karşı olan
sorumluluğumuz. Faizi ödeyemedik. Çünkü banka bize ödemesi gereken parayı
ödemedi. Biz de elde ettiğimiz kaynaklarımızı personelimize ve cari
giderlerimize harcayarak üniversiteyi bugüne getirdik. “ (Ömer Dinçer’in Şehir
Üniversitesi’nde gerçekleşen basın toplantısından)
Ömer Dinçer Hoca
“gelirlerimiz giderlerimizi tam olarak karşılaşmıştır” dediğinde ilk olarak
Şehir Üniversitesi’nin Halkbank tarafından yeni bir kredi almamasına rağmen
borçlarını ödediğini düşündüm. Fakat sonrasında yaptığı Halkbank’a ödeme
yapmadık dediğinde hem çok üzüldüm hem de şaşırdım. Zira bu cümle teknik olarak
hem Şehir Üniversitesi’nin neredeyse 1 yıl boyunca bankaya ödeme
yapmadığını gösteriyordu hem de İşletme alanında oldukça parlak bir kariyere
sahip olan Ömer Dinçer Hoca’nın giderin tanımını bilmediğini gösteriyordu. Zira
bir işletme için gider, “Dönem hasılatının (gelirinin) elde edilmesi amacıyla
faaliyetlerini devam ettirebilmek için yaptığı, kullanılmış veya tüketilmiş
harcamalardır.” Üniversite inşaatı için kredi aldığınızda bu kredinin ödemesi
de buna dâhildir.
Ömer Dinçer hocanın anlattığıyla Şehir Üniversitesi geçen
sene Halkbank’tan yeni kredi almadığı için tam 10 ay boyunca Halkbank’a mevcut
kredi borçlarını ödememiş, gelirlerini sanki borçları yokmuş gibi harcamışlar.
Medyascope’a çıkan Ömer Dinçer bu kez bankada bloke konan
paralarının 35 milyon lira olduğunu, bu paranın bu öğretim dönemi için
yapılacak ücret, eğitim harcamaları, işletme giderleri için olduğunu söylüyor.
Aynı zamanda bu sene 20 milyona yakın bir kredi ödemesi yapabileceklerini
önümüzdeki sene 30-35 milyona yakın bir kredi geri ödemesi yapabileceklerini
açıklıyor.
Neden
şimdi haberimiz oldu?
Hem Şehir Üniversitesi cephesinden hem de Halkbank
cephesinden gelen açıklamalarda kesin olan bir şey var. Üniversite geçtiğimiz
yıldan itibaren Halkbank’a ödemesi gereken kredileri ödemekte sıkıntı yaşıyor.
Ömer Dinçer’in açıklamalarında bu sürenin geçtiğimiz yıldan başladığı anlaşılsa
da Halkbank’ın yaptığı açıklamada 90 günlük bir gecikme olduğu ortaya çıkıyor.
Bu kredinin gecikmeden sorunlu olacak kısmına evrildiği 3 taksitin ödenememesi
sonrası olduysa minimum 6 aylık bir süreye tekabül eder ki 6 ay önce bu sorun
kamuoyuna yansısa ve üniversite kendisine bir finansman desteği bulabildi. En azından
bir yılı kurtarabilecek 15-20 milyon bandında bir para tedarik edilirdi. Fakat geçtiğimiz
yıldan bu yana hemen herkesin konuştuğu “duydunuz mu Şehir batıyormuş”
dedikodusu dışında kamuoyuna yansıyan bir sıkıntı olmadı. Hâlbuki şimdi
gösterilen tepkiye bakılırsa 6 gibi bir sürede düzenlenecek kampanya ve ek finansman
arayışlarıyla üniversite bu sorunu hayli hayli aşardı.
Ömer Dinçer ise yaptığı açıklamada üniversite
öğrencilerine peşin ödeme indirimi ve faizsiz borç bulunarak bu zamana kadar
geldiklerini açıklıyorlar. Kredi de ödenmediğine göre Şehir Üniversitesi’nin
zaten kredi borcu olmasa bile ekside olduğu ortaya çıkıyor.
Üniversite ya bilerek ya da beceriksiz bir yönetim anlayışıyla
son ana kadar bekliyor. Ömer Dinçer’in
Medyascope’daki programında “üniversiteye ek finansman arayışına girecek
misiniz?” sorusuna (oysa o soru “neden 2016 yılından hadi 2016 yılını geçtim
geçen seneden bu yana girmediniz?” şeklinde olmalıydı) “Dereye su gelinceye
kadar kurbağanın gözü patlar” şeklinde veciz bir cevap veriyor.
YÖK
Raporu’ndan bazı rakamlar
Şehir Üniversitesi Rektörü, Mütevelli Heyet Başkanı ile yaptığı
basın toplantısında YÖK Raporu’na sık sık atıf yaparak ne kadar iyi bir üniversite
olduklarını açıklıyor. Bununla yetinmeyip KPSS sonuçlarını da ekliyor. Şehir Sosyal
bilimler alanında iyi bir üniversite. Bunun aksini iddia edecek kadar akademi dünyasına hakim bir insan değilim.
Benim YÖK
raporunda takıldığım birkaç veri var. Bunlardan biri 2018/2019 öğretim
döneminde Yatay Geçiş ile üniversiteden ayrılan öğrenci sayısında. Ön Lisans ve
Lisans toplamı 5.248 öğrencinin olduğu 2018/2019 sezonunda 662 öğrenci başka üniversiteye
gidiyor. Şehir burada vakıf üniversiteleri arasında 3. Sırada. 1. Antalya Bilim
Üniversitesi olurken 2. Esenyurt Üniversitesi.
Yatay Geçiş ile gelen öğrenci sayısı 137 ve burada 27. Sıraya
düşüyor üniversite.
YÖK
Raporunda Toplam Araştırma Proje Bütçelerine Göre Vakıf Yüksek Öğretim
Kurumları (Grafik 14) raporunda birinci 358 milyon lira ile
Bilkent olurken Şehir Üniversitesi 5 milyon 068 bin lira ile 31. Sırada.
Üniversite kendi öz kaynakları ile araştırma yapan özel üniversiteler sırasında
20. Sıraya yükseliyor.
Sizin
reklam için para ödemeye ihtiyacınız mı vardı?
YÖK raporunda en dikkatimi çeken veri ise Reklam Tanıtım Harcamalarına Göre Vakıf
Yükseköğretim Kurumları (TABLO 22) listesi.
Şehir Üniversitesi 2018/2019 öğretim döneminde 4 milyon
192 bin 911 lira 31 kuruşunu tanıtıma harcamış.
Keşke üniversiteyi yöneten stratejik akıl reklama
harcayacağı parayı kredi borçlarını ödemeye harcasaydı. Zaten medyada
üniversitenin reklamını yapmaya hazır onlarca isim varken boşuna para
harcamalarına gerek kalmazdı.
Üniversitenin
yaşadığı sorunların kaynağı siyasidir
Evet, Şehir Üniversitesi’nin yaşadığı sorun siyasidir. Siyasidir
zira görünen Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı yeni siyasi parti için Şehir Üniversitesi
feda edildi. Fakat burada feda eden Şehir Üniversitesi yönetimi ve arkasındaki
siyasi iradeydi.
Her ne kadar Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof.
Dr. Ömer Dinçer Beyefendi, Şehir Üniversitesi ile Ahmet Davutoğlu’nun hiçbir
bağının kalmadığı, üniversiteye siyaset sokmadıklarını iddia etse de bunun da
gerçek olmadığını biliyoruz.
2016 sonrası en azılı muhalife dönüşen bazı
akademisyenleri, Erdoğan’ı destekleyen öğrencilerin o hocalarından işittikleri herkesin
malumu.
AK Parti’ye oy veren muhafazakâr camiada rahatsızlık
yaratacak bir mağduriyete ihtiyaçları vardı. “Ahmet Davutoğlu’na yakın diye
üniversiteyi batırdılar” iyi satabilecek bir mağduriyetti ve Şehir Üniversitesi
meselesinde iyi sattı.
Şehir Üniversitesi’nin devam etmesi için 3 yol aklıma
geliyor.
1-Üniversiteyi borçlarıyla birlikte satın alacak bir
sermaye grubunun ortaya çıkması. (Şu noktada imkânsıza yakın)
2-Halkbank’ın Üniversite yönetimine dâhil olarak mali
kontrolü alması. (Çokça konuşulan spor kulüplerini kurtarmadaki gibi)
3- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesi. (Bunu da
Şehir Üniversitesi kabul etmiyor)
#ŞehirHepimizin
ekibine not
Üniversitenizin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya
olmasına sesinizi çıkarmanız normal. Bir çıkış yolu arıyorsanız işe sizi
kandıran üniversite yönetimiyle başlayın. Yaptığınız açıklamada Halkbank’ın
sizinle görüşmediğini açıklıyorsunuz. Üniversitenizden vekâlet almadan
üniversite adına Banka ile görüşme yapamazsınız. Geçtim üniversitenizi,
ebeveyninizin kredi kartı ekstresinin detaylarını bile öğrenmek için vekâletinizin
olması gerekiyor.
Eğer gerçekten üniversitenizin devam etmesini
istiyorsanız, üniversite yönetiminden şu soruların cevabını isteyin.
1-Kurulduğu andan itibaren üniversitenin gelir ve
giderlerini yıl yıl gösteren raporun hazırlanması.
2-Kredi konusunda yaşanan sıkıntıların neden sizden
saklandığı.
3-Üniversitenin bankada parası ya da Tuzla'da nakde çevirebileceği arazisi varken neden borcunu ödemek için beklediği.
4-Halkbank ile sorunlar başladığında başka bir bankadan
kaynak arama çalışmasına gidilip gidilmediği. Gidildiyse ne cevap alındığı,
gidilmediyse neden gidilmediği.
5- Üniversitenin açıklamalarındaki tutarsızlıklarının
nedeni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder