Pinperest

2 Aralık 2019 Pazartesi

Şehir Üniversitesi'nde yaşananlar bal gibi de siyasidir


Bir gerçeği teslim ederek yazıya başlamak istiyorum. Şehir Üniversitesi ve Halkbank arasındaki mesele tamamen siyasidir.

Önce Şehir Üniversitesi’nde ne yaşandığını hatırlayalım

Şehir Üniversitesi 2008 yılındaki kanun ile resmen kuruldu. Üniversite eğitim hayatına başlamak için 2 yıl bekledi. Akademisyenlerle toplantılar yaparak üniversite modelini geliştirdi. Meşhur Tekel arazisinin ilk tahsisi 9 Şubat 2009 yılında gerçekleşti. 2008 yılında Özelleştirme İdaresi uhdesinden alınıp Maliye Bakanlığı’na devredilen arazi yıllığı 1 milyon 600 bin liradan 49 yıllığına üniversiteye devredildi.

Arazi zaten Tekel’in özelleştirilmesi döneminde eylemlerin göbeğinde olduğu için bu tahsis mahkemelik oldu. Mahkeme tahsisi iptal edince bu kez 2015 yılında Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın da imzasının olduğu bir belge ile bedelsiz tahsis edildi.

Davayı açanlara neden ses yok?  

Burada Şehir Üniversitesi yönetiminin ve destekçilerinin ısrarla gerçekleştirdiği bir gözden kaçırmadan bahsetmek lazım. Şehir Üniversitesi’nin Dragos’taki Tekel Arazisini kullanmaması için dava açanlar Mimarlar Odası. İki gerekçeleri var. Birincisi bölge Arkeolojik araştırma bölgesi. İkinci de o arazinin halka açık bir park olmasını istiyorlar. CHP’li Kartal Belediyesi de uzunca bir dönem Mimarlar Odası’na destek veriyor. Bir kez daha mahkemeye başvuran Mimarlar Odası’na olumlu cevap veren mahkeme 2018 yılında arazi tahsisi iptal ediyor. Bunun üzerine Şehir Üniversitesi ve Özelleştirme İdaresi, dosyayı temyize götürüyor.

Her şeyin suçlusu Murat Ülker 

Ömer Dinçer, Üniversitenin malî olarak dengesinin bozulmasını Murat Ülker’in üniversite mütevelli heyet başkanlığından ayrıldığı ve maddi desteğini çektiği 2016 yılına bağlıyor. Açıklamasına göre o tarihte Altunizade’de 25 milyon kira ödeyen üniversite Dragos’taki arazisine kampüs kurma kararı alıyor ve Halkbankası’ndan 300 milyonun üzerinde bir kredi çekiyor. Tam rakamı söylemiyor. Söylediği 300 milyonun üzerinde. Ödedikleri düştükten sonra kalan rakamsa şu:  412.652.827,66 lira nakit 52.780,00 lira gayri nakit kredi. (Şehir Üniversitesi’nin açıklamasından)


Arazi meselesi

Şehir Üniversitesi kaynakları ilk açıklamayı yaptıkları tarihten bu yana arazilerinin kredilerini ve yeni talep edecekleri krediyi karşılamaya hayli hayli yettiğini açıkladı. Üniversiteye göre dava konusu sadece bir parsel ve bunun için limitlerinin dondurulmasına gerek yok. Karar gazetesindeki haberden olduğu gibi alıyorum. “Üniversite, Dragos’taki 8 taşınmazın toplam değerinin 1 milyar 761 milyon 902 bin 250 TL olduğunu, davaya konu 1 parsel arazi hariç değerin ise 516 milyon 616 bin 36 lira olduğunu belirterek bu tutarların banka alacağının çok üzerinde olduğunu kaydediyor.” 

Aslında okuyunca oldukça etkili bir cümle değil mi? 1 milyar 761 milyon 902 bin liralık bir arazi ve taşınmazlardan bahsediyoruz. Gerçi davaya söz konusu parsel değeri düştükten sonra 516 milyona düşüyor ama mesele değil. 1 milyar 246 milyon 286 bin 214 liralık bir farkın çok önemi yok. 516 milyonluk bir arazi karşılığı zaten 464 milyonluk bir kredi borcu ödendikten sonra ekstra kredi olarak kredi almak mümkün mü? Üstelik o kredide gecikmeler söz konusuyken?  Piyasayı az çok bilen, bankalarla çalışan ticaret erbapları bu soruya sadece gülerek cevap verir.

Geriye Tuzla’da mülkiyeti Şehir Üniversitesi’nde olan arazi kalıyor ki üniversiteye göre o arazinin değeri 42 milyon civarında. Şehir Üniversitesini yöneten irade bu araziyi satıp iki yılını kurtarabilir banka ile hiç sorun yaşamazdı, bunu neden yapmadı anlamak zor.
Tam burada şunu belirtmek de gerekiyor. Siz elinizdeki arazinin 50 milyar dolar bile ettiğini iddia edebilirsiniz. Sizin arazinize biçtiğiniz değer ile banka nezdindeki değer aynı olmak zorunda değil ki bunun örneği yok.

Murat Ülker’den başka bir mütevelli gelmedi mi?

Murat Ülker mevzusuna geri gelmek istiyorum. Şehir Üniversitesi kaynakları okulun finansal anlamda kötü durumda olmasından ilk olarak Murat Ülker’i sorumlu tutuyor. Oysa Murat Ülker yaptığı açıklamada “üniversiteye sınırsız destek vermeyi hiçbir zaman taahhüt etmediğini, 2016 yılında ayrılmadan önce de destek olduğunu ve borçlanma konusuna özen göstermelerini önerdiğini” açıkladı. Ömer Dinçer’in yaptığı “sanırım hükümet ile arasındaki sıkıntıları okulumuza aksettirmemek için ayrıldı” ifadesini de reddetti.

Hemen aklımıza Şehir Üniversitesi’nin iş dünyası ile ilişkisinin Murat Ülker’in ayrılması sonrası bittiğini düşünebiliriz. Bu da yanlış. Şehir Üniversitesi sitesinden bakalım: Kemal Karpat merhumun ölümünden kısa bir süre önce üniversitenin mütevelli heyetine girdiğini haber veren üniversitenin kurumsal sayfası haberini şöyle bitiriyor:

“Başkanlığını Prof. Dr. Ömer Dinçer’in yürüttüğü İstanbul Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyet’inde Nobel Ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın yanı sıra iş dünyasının önde gelen isimlerinden Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, LC Waikiki CEO’su Vahap Küçük ve BİM CFO’su Haluk Dortluoğlu da bulunuyor.”

Diğer mütevellileri neden saymıyorsunuz?

Hem Vahap Küçük hem de Zeynep Bodur Okyay oldukça zengin insanlar. Haluk Dortoğlu’na BİM’in finansal operasyonlarının başında bir ekol olmuş uluslararası başarısı olan bir profesyonel. Hal böyleyken 2016’dan en az 2018’e kadar mütevelli heyetinde yer alan bu isimlerden hiç bahsedilmemesini anlamıyorum. Haluk Dortluoğlu, Türkiye ve Avrupa’da yılın CFO’su seçilmiş başarılı bir profesyonel. Vahap Küçük ve Zeynep Bodur Okyay iş dünyasının başarılı patronları. Bunlar üniversitenin mali durumuna bir fayda sağlamamış mı?

Ömer Dinçer’in müthiş stratejisi

“Ay sonuna çok yakındık maaşlarımızı ödeyecek durumda değildik. Mevzuattan ayrı işlem yapmadık. Hukuka ve ahlaka her halükarda riayet ettik.

Geçen yıl sahip olduğumuz gelirlerimiz giderlerimizi tam olarak karşılamıştır. Ama bir sorunumuz vardı. Halkbank’ın talep ettiği daha doğrusu bizim Halkbank’a karşı olan sorumluluğumuz. Faizi ödeyemedik. Çünkü banka bize ödemesi gereken parayı ödemedi. Biz de elde ettiğimiz kaynaklarımızı personelimize ve cari giderlerimize harcayarak üniversiteyi bugüne getirdik. “ (Ömer Dinçer’in Şehir Üniversitesi’nde gerçekleşen basın toplantısından)

 Ömer Dinçer Hoca “gelirlerimiz giderlerimizi tam olarak karşılaşmıştır” dediğinde ilk olarak Şehir Üniversitesi’nin Halkbank tarafından yeni bir kredi almamasına rağmen borçlarını ödediğini düşündüm. Fakat sonrasında yaptığı Halkbank’a ödeme yapmadık dediğinde hem çok üzüldüm hem de şaşırdım. Zira bu cümle teknik olarak hem Şehir Üniversitesi’nin neredeyse 1 yıl boyunca bankaya ödeme yapmadığını gösteriyordu hem de İşletme alanında oldukça parlak bir kariyere sahip olan Ömer Dinçer Hoca’nın giderin tanımını bilmediğini gösteriyordu. Zira bir işletme için gider, “Dönem hasılatının (gelirinin) elde edilmesi amacıyla faaliyetlerini devam ettirebilmek için yaptığı, kullanılmış veya tüketilmiş harcamalardır.” Üniversite inşaatı için kredi aldığınızda bu kredinin ödemesi de buna dâhildir.
Ömer Dinçer hocanın anlattığıyla Şehir Üniversitesi geçen sene Halkbank’tan yeni kredi almadığı için tam 10 ay boyunca Halkbank’a mevcut kredi borçlarını ödememiş, gelirlerini sanki borçları yokmuş gibi harcamışlar.

Medyascope’a çıkan Ömer Dinçer bu kez bankada bloke konan paralarının 35 milyon lira olduğunu, bu paranın bu öğretim dönemi için yapılacak ücret, eğitim harcamaları, işletme giderleri için olduğunu söylüyor. Aynı zamanda bu sene 20 milyona yakın bir kredi ödemesi yapabileceklerini önümüzdeki sene 30-35 milyona yakın bir kredi geri ödemesi yapabileceklerini açıklıyor.

Neden şimdi haberimiz oldu?

Hem Şehir Üniversitesi cephesinden hem de Halkbank cephesinden gelen açıklamalarda kesin olan bir şey var. Üniversite geçtiğimiz yıldan itibaren Halkbank’a ödemesi gereken kredileri ödemekte sıkıntı yaşıyor. Ömer Dinçer’in açıklamalarında bu sürenin geçtiğimiz yıldan başladığı anlaşılsa da Halkbank’ın yaptığı açıklamada 90 günlük bir gecikme olduğu ortaya çıkıyor. Bu kredinin gecikmeden sorunlu olacak kısmına evrildiği 3 taksitin ödenememesi sonrası olduysa minimum 6 aylık bir süreye tekabül eder ki 6 ay önce bu sorun kamuoyuna yansısa ve üniversite kendisine bir finansman desteği bulabildi. En azından bir yılı kurtarabilecek 15-20 milyon bandında bir para tedarik edilirdi. Fakat geçtiğimiz yıldan bu yana hemen herkesin konuştuğu “duydunuz mu Şehir batıyormuş” dedikodusu dışında kamuoyuna yansıyan bir sıkıntı olmadı. Hâlbuki şimdi gösterilen tepkiye bakılırsa 6 gibi bir sürede düzenlenecek kampanya ve ek finansman arayışlarıyla üniversite bu sorunu hayli hayli aşardı.

Ömer Dinçer ise yaptığı açıklamada üniversite öğrencilerine peşin ödeme indirimi ve faizsiz borç bulunarak bu zamana kadar geldiklerini açıklıyorlar. Kredi de ödenmediğine göre Şehir Üniversitesi’nin zaten kredi borcu olmasa bile ekside olduğu ortaya çıkıyor.

Üniversite ya bilerek ya da beceriksiz bir yönetim anlayışıyla son ana kadar bekliyor.  Ömer Dinçer’in Medyascope’daki programında “üniversiteye ek finansman arayışına girecek misiniz?” sorusuna (oysa o soru “neden 2016 yılından hadi 2016 yılını geçtim geçen seneden bu yana girmediniz?” şeklinde olmalıydı) “Dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar” şeklinde veciz bir cevap veriyor.

YÖK Raporu’ndan bazı rakamlar

Şehir Üniversitesi Rektörü, Mütevelli Heyet Başkanı ile yaptığı basın toplantısında YÖK Raporu’na sık sık atıf yaparak ne kadar iyi bir üniversite olduklarını açıklıyor. Bununla yetinmeyip KPSS sonuçlarını da ekliyor. Şehir Sosyal bilimler alanında iyi bir üniversite. Bunun aksini iddia edecek kadar akademi dünyasına hakim bir insan değilim.

Benim YÖK raporunda takıldığım birkaç veri var. Bunlardan biri 2018/2019 öğretim döneminde Yatay Geçiş ile üniversiteden ayrılan öğrenci sayısında. Ön Lisans ve Lisans toplamı 5.248 öğrencinin olduğu 2018/2019 sezonunda 662 öğrenci başka üniversiteye gidiyor. Şehir burada vakıf üniversiteleri arasında 3. Sırada. 1. Antalya Bilim Üniversitesi olurken 2. Esenyurt Üniversitesi.
Yatay Geçiş ile gelen öğrenci sayısı 137 ve burada 27. Sıraya düşüyor üniversite.

YÖK Raporunda Toplam Araştırma Proje Bütçelerine Göre Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları (Grafik 14) raporunda birinci 358 milyon lira ile Bilkent olurken Şehir Üniversitesi 5 milyon 068 bin lira ile 31. Sırada. Üniversite kendi öz kaynakları ile araştırma yapan özel üniversiteler sırasında 20. Sıraya yükseliyor.

Sizin reklam için para ödemeye ihtiyacınız mı vardı?

YÖK raporunda en dikkatimi çeken veri ise Reklam Tanıtım Harcamalarına Göre Vakıf Yükseköğretim Kurumları (TABLO 22) listesi.

Şehir Üniversitesi 2018/2019 öğretim döneminde 4 milyon 192 bin 911 lira 31 kuruşunu tanıtıma harcamış.

Keşke üniversiteyi yöneten stratejik akıl reklama harcayacağı parayı kredi borçlarını ödemeye harcasaydı. Zaten medyada üniversitenin reklamını yapmaya hazır onlarca isim varken boşuna para harcamalarına gerek kalmazdı.

Üniversitenin yaşadığı sorunların kaynağı siyasidir

Evet, Şehir Üniversitesi’nin yaşadığı sorun siyasidir. Siyasidir zira görünen Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı yeni siyasi parti için Şehir Üniversitesi feda edildi. Fakat burada feda eden Şehir Üniversitesi yönetimi ve arkasındaki siyasi iradeydi. 

Her ne kadar Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ömer Dinçer Beyefendi, Şehir Üniversitesi ile Ahmet Davutoğlu’nun hiçbir bağının kalmadığı, üniversiteye siyaset sokmadıklarını iddia etse de bunun da gerçek olmadığını biliyoruz. 

2016 sonrası en azılı muhalife dönüşen bazı akademisyenleri, Erdoğan’ı destekleyen öğrencilerin o hocalarından işittikleri herkesin malumu.

AK Parti’ye oy veren muhafazakâr camiada rahatsızlık yaratacak bir mağduriyete ihtiyaçları vardı. “Ahmet Davutoğlu’na yakın diye üniversiteyi batırdılar” iyi satabilecek bir mağduriyetti ve Şehir Üniversitesi meselesinde iyi sattı.

Şehir Üniversitesi’nin devam etmesi için 3 yol aklıma geliyor.

1-Üniversiteyi borçlarıyla birlikte satın alacak bir sermaye grubunun ortaya çıkması. (Şu noktada imkânsıza yakın)

2-Halkbank’ın Üniversite yönetimine dâhil olarak mali kontrolü alması. (Çokça konuşulan spor kulüplerini kurtarmadaki gibi)

3- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesi. (Bunu da Şehir Üniversitesi kabul etmiyor)

#ŞehirHepimizin ekibine not

Üniversitenizin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olmasına sesinizi çıkarmanız normal. Bir çıkış yolu arıyorsanız işe sizi kandıran üniversite yönetimiyle başlayın. Yaptığınız açıklamada Halkbank’ın sizinle görüşmediğini açıklıyorsunuz. Üniversitenizden vekâlet almadan üniversite adına Banka ile görüşme yapamazsınız. Geçtim üniversitenizi, ebeveyninizin kredi kartı ekstresinin detaylarını bile öğrenmek için vekâletinizin olması gerekiyor.

Eğer gerçekten üniversitenizin devam etmesini istiyorsanız, üniversite yönetiminden şu soruların cevabını isteyin.
1-Kurulduğu andan itibaren üniversitenin gelir ve giderlerini yıl yıl gösteren raporun hazırlanması.
2-Kredi konusunda yaşanan sıkıntıların neden sizden saklandığı.
3-Üniversitenin bankada parası ya da Tuzla'da nakde çevirebileceği arazisi varken neden borcunu ödemek için beklediği. 
4-Halkbank ile sorunlar başladığında başka bir bankadan kaynak arama çalışmasına gidilip gidilmediği. Gidildiyse ne cevap alındığı, gidilmediyse neden gidilmediği.
5- Üniversitenin açıklamalarındaki tutarsızlıklarının nedeni.