Venezuela konusunda yazılan –ne hikmetse ABD’nin ve
muhalefetin kısmen haklı olduğunu hissettiren- köşe yazılarındaki tek eksik
maalesef bu değil. Yaşananları anlatmaya Hz. İsa’nın doğumuyla başlayanlar bile
yazılarını eksik bırakıyor. Örnek olarak Yıldıray Oğur’un Karar’da yayınlanan “Hepimiz-
neyse ki- Maduro değiliz” başlıklı yazısını gösterebilirim. Bu yazının yazılma
fikri de Twitter’da yazının eksiklerine dair yaptığım zincire gelen "bunu blogda da yazsana" önerisi oldu.
Lafı çok uzatmadan Venezuela üzerine yazılan birçok köşe
yazısındaki eksikleri düzelteyim.
“Maduro Ulusal Meclis’i
feshetti”
6 Kasım 2015 tarihinde Venezuela’da yapılan Meclis
seçimlerinde muhalefetin seçimi kazandığı doğru. Amazonas eyaletinde[Evet
Brezilya’da da aynı isimde eyalet var] yapılan seçimlerde parayla oy satın
alındığı yönündeki kuvvetli iddialar üzere Anayasa Mahkemesi bir karar alıyor:"Bu olayı araştırın."
İktidar kabul ederken muhalefet önce kabul edip sonra reddediyor. 4 milletvekili önce yeminini geri çekerken sonra tekrar yemin ediyor. Venezuela Anayasası, 336/7. Maddesi ile Anayasa Mahkemesi’ne “ülke, eyalet veya belediye yasamalarında anayasaya aykırılık tespit etme ve gerekirse düzeltici önlemleri alma” yetkisi veriyor.
İktidar kabul ederken muhalefet önce kabul edip sonra reddediyor. 4 milletvekili önce yeminini geri çekerken sonra tekrar yemin ediyor. Venezuela Anayasası, 336/7. Maddesi ile Anayasa Mahkemesi’ne “ülke, eyalet veya belediye yasamalarında anayasaya aykırılık tespit etme ve gerekirse düzeltici önlemleri alma” yetkisi veriyor.
Anayasa Mahkemesi’ni takmayan Ulusal Meclis’teki muhalif
vekiller bir de Maduro’nun görevini kitliyor. Anayasa Mahkemesi’de “siz
kararlarımı tanıyana ve bu tavrınızı değiştirene kadar yetkinizi ben
üstleniyorum.” diyor.
Maduro’da bunun üzerine Kurucu Meclis kurulması ve ülkedeki
gerginliğin azaltılması çağrısı yapıyor. Anayasa’da değişiklik yapmak için
Kurucu Meclis’in kurulma kararı bence Maduro’nun taktiksel en büyük hatası.Çünkü Chavez destekçilerinden bazıları da buna karşı çıkıyor. Anayasa’nın yeterli
olduğunu açıklıyor. Kurucu Meclis yerine Ulusal Meclis seçimlerinin yenilenmesi
denenseydi muhalefet bloğunu parçalayabilirdi.
“Maduro Ulusal
Meclisi ülkeyi tek başına yönetmek için feshetti”
Venezuel’da Devlet Başkanının ülkeyi kararname ile yönetmesi
ilk kez olan bir durum değil. Chavez’in defalarca kullandığı bu yetkiyi Maduro
2013’de 12 aylığına alıyor. Sonraki dönemlere dair bir kayıt bulamadım.
Muhtemelen devam ediyor. Gerekçesiyse “Ekonomik Savaş”
Venezuela Anayasa
Mahkemesi’ne saldırı
ABD’nin haklı olduğunu ima eden yazılarda bir türlü
göremediğim olaylardan bir tanesi 28 Haziran 2017 tarihinde Venezuela Anayasa
Mahkemesi’ne düzenlenen bombalı saldırı. Çaldıkları polis helikopteriyle el bombası atan ve ateş eden
saldırganlar Anayasa’nın 350. Maddesini hatırlatan bir pankart göstererek
binadan uzaklaşıyor . Muhalefeti bu olayda haklı çıkarmak isteyenlere tüyo
vereyim: Venezuela Anayasasının 350. Maddesi “Cumhuriyete bağlı, barış,
bağımsızlık ve özgürlük için mücadele eden Venezuela halkının demokratik
değerleri ihlal eden hiç bir rejimi tanımayacağını” açıklıyor. Buradan
ilerleyebilirsiniz.
“ABD muhalefete
destek vermeye başladı”
Pek çok
yazıda yer alan bu ifade de eksiktir. ABD Venezuela’daki muhalefete 1999
yılındaki darbeden bu yana destek vermektedir. [Öncesini araştırma fırsatım
olmadı] 2017 yılından bu yana da Maduro’yu
ve Venezuela’yı açıkça tehdit etmektedir.
Cumhuriyetçi Parti’den Başkan Adayı da olan Marco Rubio: “Maduro’nun
yerinde olsam geceleri uyurken tek gözümü açık bırakırım.”
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson: “Maduro ya
geleceğinin olmadığına karar verip kendi arzusuyla bırakacak ya da biz
bıraktıracağız.”
Rex Tillerson başka bir açıklamasında: "Güney Amerika
tarihinde,işler çok kötüye gittiğinde ve liderler artık halka hizmet
edemediğinde ordu devreye girer.”
Trump’ın da “biz ekonomik yaptırımlarla uğraşacağımıza
Venezuela’yı işgal etsek?” dediği iddia edilmişti.
“Maduro’nun kazandığı
seçimlerde katılım düşüktü”
Bu iddianın tam olarak doğru şekli şu: 2017 yılında yapılan
Kurucu Meclis seçimlerinde Birleşik Krallık Parlamento üyesi Mark Malloch Brown’un
Başkanı olduğu Smartmatic isimli şirketin iddiası bu.
[Smartmatic’in Venezuela’da
geçmişi hayli eski bunu da belirteyim.] Mark Malloch Brown ise New York’ta BM’de
görevliyken Soros’un evinde kirada oturan, Soros ile 1993 yılından bu yana
birlikte çalışan, bir dönem Soros Fonu’nda başkan yardımcılığı yapan. Açık
Toplum Ensitüsü’nde de Başkan Yardımcılığı görevini yürütmüş bir isim.
“Venezuela’da
ekonomik kriz var”
Bu cümlenin tam olarak doğrusu şu: Venezule’da ABD’nin ve
bölge ülkelerinin ambargosu nedeniyle bir ekonomik kriz var. İnanmayan çok
sevdikleri Fehmi Koru’nun geçmiş yıllardaki yazılarını okuyabilir. ABD’nin
Venezuela Merkez Bankası’nın parasına bloke koyması, Venezuela’ya gidecek
Swiftleri engellemesi, Kolombiya’nın ilaç dahi yollamaması, Venezuela’nın ilaç
almak için kullandığı krediye karşılık İngiltere’ye yolladığı altınların iç
edilmesi, pek övülen muhalefet lideri Guaido’nun “lütfen daha çok yaptırım
yapın” diye yalvarması bu krizin nedenlerinden bazıları. Karşımızda dünyanın en
büyük petrol ve altın rezervine sahip ülkesi var. Ve bu ülke ambargodan çıkmak
için kripto para çıkardı “petro”. ABD buna da engel oldu. Hatta feshedildikten
sonra çalışmaya devam eden ulusal meclis’te “petro”nun yasaklandığını iddia
etti.
Evet, ambargo altında bir ülke var. Bu ülke çıkış yolu olarak kripto para çıkartıyor ve kendi meclisi güya ülkenin iyiliği için bunu yasakladığını açıklıyor. Karşımızda kolları bağlanan bir adam var ve biz basket topunu tutamıyor diye ona kızıyoruz.
Evet, ambargo altında bir ülke var. Bu ülke çıkış yolu olarak kripto para çıkartıyor ve kendi meclisi güya ülkenin iyiliği için bunu yasakladığını açıklıyor. Karşımızda kolları bağlanan bir adam var ve biz basket topunu tutamıyor diye ona kızıyoruz.
“Türkiye’nin
Venezuela darbesiyle bu derece ilgilenmesi anlamsız”
Eksiklik yok burada. Burada ya kötü niyet var ya da meseleyi
idrak edememe durumu var. Brezilya darbesi sırasında da aynı şey yaşanmış bize
ne Brezilya’dan denmişti. Neredeyse bizdekiyle aynı giden bir süreçte Brezilya’da
Dilma ve Lula devrildi. Şimdi Güney Amerika’nın en ırkçı, ABD ve İsrail yanlısı
devlet başkanı göreve geldi. Seçim güvenliği, uluslararası medya aracılığı ile
düşman ilan edilmesi, ekonomik yaptırım ya da operasyonlarla kriz çıkarma,
halkı sokağa dökme vs. bizde denenen pek çok şey Venezuela’da denendi. Bir ya
da birkaç seçim sonra “muhalif bir liderin” kendini Türkiye Cumhuriyeti Başkanı
ilan etmemesi bu ilanın da Batı’da kabul görmemesi adına Türkiye bu meselede
ABD’nin tam karşısında yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'da bu sürecin farkında olduğu için Venezuela'yı ziyaretinde "birimize sultan diyorlar birimize diktatör" diyerek uluslararası kampanyanın bir hedefinin de kendisi olduğunu açıklamıştı.
Eksik kalan bir konu kaldı; onu da ben sorayım?
Siz neden birden ABD darbesine bu kadar destek veriyorsunuz?