“Yetersiz Bakiye”. Bu sesten nefret ediyorum. Ne olmuş yani
İstanbul Kartımı yükleme yapmadan 15 gündür cebimde gezdiriyorsam. Her otobüse
bindiğimde bu soğuk aynı zamanda alaycı tona sahip iğrenç sesle muhatap olmak
zorunda mıyım? Hem yıllardır İETT ile aramızda geliştirdiğimiz hukuka ne oldu.
Kaç sefer aylık abonman alıp, bir sefer bile basmadan ayı geçirdiğimi bu aptal
makine bilmiyor da İETT’dekiler bilmiyor mu? Askerde babama “bana göndereceğin
paradan kıs aylık akbilimi doldur, İstanbul beni unutmasın baba “ demişliğimin
ve babamın ettiği küfürlerinde mi hiç hatırı yok. İki lira yirmi altı kuruş
için rezil oldum otobüstekilere. Oysaki orta kapıya dikilip, Tutunamayanlar’ın
herhangi bir sayfasını açıp kısa süre sonra hımlayarak kahkaha atarak yer yer
şaşırma numarası yaparak kitap okuyan kültürlü bir genç olduğumu herkese
gösterecektim. 12 yıldır bu görevi şerefle ifa ediyorum. Tutunamayanları asla
okumadım. Çünkü biliyorum ki Oğuz Atay bu kitabı Belediye otobüslerinin mütemmim
cüzü olsun diye yazdı.
Keşke dün ekmek ve sigara almak için girdiğim büfede yükleme
yaptırsaydım. Rahmet Tekel’in sahibi olması komik değilmiş gibi iki liralık
yükleme yapar mısın lafını duyar duymaz gülmeye başlamıştı. “abi ilk bastığında
iki lira yirmi altı kuruş basar, aktarman var mı yolda kalma “. Hizmet
sektöründe iş yapan biri için fazla kaba ve kötü espri anlayışına sahipti. Ona
büfelerde on beş liradan fazla alışveriş yapmadığımı söylemedim. Bir kutu Camel
Box, bir ekmek, bir yumurta bir tatsız sakız ve iki liralık yükleme. On beş
kuruşu da arttırıyordum. Küfür edip de dayak yememek için kartı alıp koşarak
uzaklaşmıştım. O gün başka bir büfeye girmeye gücüm kalmamıştı. Çaresiz aç
kalacaktım. Aç kalmak mesele değildi de, evdeki zula sigaramdan bir paket daha
eksiltmek rahatsız etmişti. Geriye 377 paket Camel’ım kalmıştı. Çıkacağını adım
gibi bildiğim 3. Dünya savaşına hazırlıksız yakalanmamak için 47 paket sigara,
43 paket yarım kiloluk tiryaki çayı, 424 paket çeşitli makarna (çoğu elbet
çubuk ve burgu makarna olacaktı ) ve iki canlı tavuğa ihtiyacım vardı. Bu ay
maaşı alır almaz tüm eksikliklerimi tamamlamalıyım. İnşallah Harun Tara ben
maaşımı almadan Mali uçaklarını ABD semalarında dalgalandırmaz.
Acaba kimden İstanbul kartını istesem. Bir buçuk kişilik
koltuğa serilmiş elindeki Cumhuriyet Gazetesini okurken suratı Beypazarı
Turşusu küpüne dönen Atatürk rozetli amcayı geçelim. Hem bu muşmula suratıyla
tersler hem de zaten 65 yaş kartı vardır. Cumhuriyet okuyan bütün erkekler 65
yaş üstüdür. Hay Allah nereden aklıma geldi bu söz şimdi. Nasılda kasılıyor
okurken. Ceketindeki Atatürk rozetini nasılda okşuyor gururla. Şeytan diyor git
yanına, ne olacak bu memleketin hali sorusunu yönelt saatlerce saçmalamasını
dinle. Başka zamana inşallah şu an hiç uğraşamam.
Cama kafasını dayayıp uyuyan şu hanım abladan rica etsem.
Üstündeki kıyafetlerden çay dağıttığı firmadaki beyaz yakalı kadınların, olmayan ya da modası geçmiş kıyafetleri
aldığı belli. Zavallı kadın nasılda sıkıntılı görünüyor. Yaşı genç olmasına
rağmen çökmüş, hayattan bezmiş. Kesin kocası kumarbaz serserinin teki. Ah
evlenirken annesinin uyarılarını dinlese böyle mi olurdu. Sevgisinden gözü
hiçbir şey görmüyordu. Kocası olacak hıyar da ilk başlarda nasıl kibardı. Ona
sürekli dünyadaki en özel kadın olduğunu hissediyordu. Hafta sonları taksisiyle
çıkıyor, hafta içi de sahibi olduğu Tüp bayisinde elemanlarına telsizle gelen
siparişleri bildiriyordu. Tek bir zaafı vardı o da kumar, onu da önemsemişti.
Ne vardı ki hem ayda otuz bin lira geliri olan bir adam hafta da bir 500
liralık kumar oynuyorsa. Kumara gittiği günlerden birinde arkadaşının
ısrarlarına dayanamayıp daha kaliteli bir mekâna gidip kumar oynamıştı. O gece
barbutta altmış beş yüz dolar kazanmış üstelik hayat kadınıyla geçirmişti. Hayat
kadınlarına orospu denilmeyen bir çağdaydık.
Bir sonraki hafta
taksi plakasını ve tüp bayiliğini bırakmış üstüne bir buçuk milyon dolarlık bir
senet imzalamak zorunda kalmıştı. Hayat bir kez tepetaklak olmaya görsün
durdurabilene aşk olsun. Sevdiği adam gitmiş yerine “herif “ gelmişti artık.
Eldeki avuçtaki her şeye icra gelmiş, mahalleden taşınmış çaya kattığı
karbonatların organik olmasıyla övünen Cemilin mekânının en büyük ticari
işletme olduğu Velibaba’ya taşınmıştı. Her gün kahveye gider, karısının
maaşıyla ödeyeceği çaylardan peşi sıra içer önüne serdiği kumar kuponlarıyla
Goldbach Kestirimini çözmeye çalışırdı.
Bu kadından İstanbul kart istemeliyim. Hayatında uzun
zamandır bir erkeği azarlamamış bana “eşek kadar adamsın milletten kart
istemeye utanmıyor musun” derse keyfi yerine gelir belki.
Ben bindikten hemen sonra otobüse binen silim takımlarıyla
çok mutlu olduğu her halinden belli olan şu plaza kuşundan mı istesem acaba.
Garibim nasılda korkuyor şu pahalı takımının başına bir iş gelmesinden.
Pezevenk herif nasılda havalı.
Bindiğimden bu yana çaktırmadan bana bakan tecavüzcü tipli şu
adamdan mı istesem. Aman kalsın. Vereceği İstanbul kartta kim bilir kaç kişinin
ahı vardır. Böylelerini niçin sokağa çıkartırlar ki. Tipine bakan ırsız, arsız
namussuz bir adam olduğunu anlıyor. Ulan şu otobüse binen en normal kişi ben
miyim be. Arkalardan biri sürekli bana
bakıyor. Birine benzetti herhalde. Gidip ondan isteyeyim, bu bahane ile birine
mi benzettin biraaader cümlesini gevşek gevşek sarf edebilirim.
-Yolculardan isteyecek misin, yoksa inecek misin birader.
-Efendim bana bir şey mi dediniz.
-Akbil diyorum, hani senin basamadığın. Yetersiz bakiye
uyarısını bütün otobüstekiler duydu. Bekliyorsun iki dakikadır, seni
bekleyeceğim ya bas ya in.
-Ben basmayacağım mı dedim?
-Birader bir de basma istersen. Alıştım zaten başkasının
öğrenci kartını kullanan mı dersin, param yok sonra bassam olur mu diyen mi
dersin, AKBİL basmamak için otobüse ortadan binen mi dersin. Geçen gün ellili
yaşlarında bir adam utanmadan kızının AKBİL’i ile bindi. Hem o görüm gibi
tipiyle kız çocuğu hem de ilkokul 5’e gidiyor pezevenk.
-Artık ilk okul beş yok dördüncü sınıftan sonra ortaokul
başlıyor.
-Neyse ne. Uzatma da şu AKBİL’i bas artık.
-Basmazsam ne olur?
-Geçen gün orta kapıdan binen piç kurularına yaptığımı
yaparım. Seni Velibaba karakoluna çektirir, Hüseyin’le ağzına sıçarım.
-Çocukları karakola mı götürdün?
-Evet ya, Yeni Sahrada bindi itoğlu itler. Maltepe köprüsüne
kadar seslendim durdum arka kapıdan binen 4 öğrenci AKBİL’lerini göndersinler.
Yok göndermiyorlar, Gülsuyu’nda bir kaptırdım sol şeride doğru Velibaba.
-Manyak mısın Maltepe nere Velibaba nere?
-Bir keresinde Üsküdar çocuk şubeye götürmüştüm de oradaki
polislerden biri “senin ananı sikim orospu çocuğu başka işin mi yok” demişti.
-İyi demiş aslında
-Ne dedin lan sen.
-Vay hayvan diyorum.
-Öyle ya, ben görevimi yapıyorum, Allahtan Hüseyin
köylümdür, babamla babası arkadaştı. Kırmaz beni Hüseyin hak edene sopa atmaya
da bayılır.
-Ne oldu çocuklara.
-Ne olacak çocukları akşama kadar nezarethanede tuttu,
mesaim bittiğinde ben de gittim bir güzel dövdük piçleri.
-Vay orospu çocukları
-Orospu çocukları tabi. Bir de utanmadan anneleri gelmiş
karakola. Hüseyin kadınlara, iki şikayetçi bulur çocuklarınız hırsızlık
yaptığını tutanağa geçirtir hapse yollarım çocukları kafamı kızdırmayın. Sizin
veremediğiniz terbiyeyi ben verip yollayacağım meraklısı değilim piçlerinizin
demiş ve kadınları sepetlemiş.
-Kimse karşı çıkmadı mı otobüstekilerden?
-Çıkmaz olur mu, şikâyet etmişler beni İETT’ye. Bu millete
yaranamazsın, ulan ben sizin hakkınızı koruyorum kimi şikâyet ediyorsunuz.
Allahtan emekliliğime bir yıl kaldı da kurumdakiler benimle uğraşamıyor.
-Abi senin gibi insanların kıymetini bilmiyor, koyun bu
millet.
-Sorma kardeşim.
-Abi be seni çok sevdim. Telefonumu yazıyorum Hüseyin Abiyi
al da bir akşam bana gel. Balkonda mangal yapar bir şeyler içeriz olmaz mı?
-Vallaha süper olur. Ben de çok sıkılıyorum akşam karının
dırdırından.
-İyi bak muhakkak ara bekliyorum abi.
-Tamam tamam geliriz dedik ya.
O sırada otobüsün arkalarından bir bağırtı koptu:
Kaptan ilerle artık, sikeceğim muhabbetinizi.
Tamam kardeşim tamam gidiyoruz. Hadi sen de içeridekilere
sor. Görüyorsun milletin horozluğu gariban şoförlere.
Bunu balkonda zehirleyip denize atmalı. Deniz kirlenecek ama
ne yapalım.
AKBİL lazım. Şu
muşmula suratlı nursuz herife sorayım bari. 200 lira uzattığımı görünce siniri
bozulacak ama olsun. Sayemde hayra gireceğini nereden bilsin. AKBİL’imi
başkasına bastırdığım zaman sağ cebimdeki 200 lirayı uzatır başka param yok
kusura bakma der, helallik alır devam ederim. 88 kez bu işlemi
gerçekleştirdiğimde karşıma çıkan ilk garibana 200 lirayı zorla verir,
AKBİL’lerini kullandığım insanların hayrına olsun diyerek dua ederim. İnsanları
zorla Cennete sokma idealim var ne yapayım?
-Fazla Akbiliniz var mı?
- Var tabi olmaz olur mu buyurun.
Vay be adamın AKBİL’inde beşyüz seksen sekiz lira seksen beş
kuruş varmış. Kimden çaldı acaba pezevenk herif.
- Teşekkür ederim. Alır mısınız kusura bakmayın bozuğum yok.
- Mühim değil birader paraya gerek yok.
- Hakkınızı helal edin lütfen, gerçekten bozuğum yok.
- Mühim değil dedim ya birader.
- Ama helal edin hakkınızı ne olur.
- Helal olsun helal olsun.
- Allah razı olsun.
- Eyvallah.
Sayemde ilk defa Allah adını ağzını aldı. Ulan Osman bu adam
cennete girer de sen giremezsen çok ilginç olur ha. Kaldı on yedi kişi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder