" Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruzAlıntılarını yaptığım cümlelerin üzerinden 4 yıl geçti. Başbakan olarak katıldığı Türkçe Olimpiyatlarında, Erdoğan bu açıklamayı yaptığında, ilk ameliyatını olurken tartışılan sporda şiddet ve şike yasası sonrası cemaat kalemleri saldırmış, MİT krizinde Hakan Fidan- sonrasında Erdoğan- tutuklanmak istenmiş, Todays Zaman'da kendilerinden başka kimsenin İngilizce bilmediğini düşünen Fethullahçı kalemler Ak Partiyi batıya Jurnallemeye başlamış, Stratfor Belgeleriyle Erdoğan'a iki yıl ömür biçilmiş, Ak Parti Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırmak için çalışmalara başlamıştı.
Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz. Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasretin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim"
Ama Erdoğan, Fethullahçıların neredeyse kutsal mana yüklediği Olimpiyatlara katıldı. O gün ve sonrasında bazı kalemler, "Bakın siz Hükumet ile Gülen Cemaati arasında sorun olduğunu iddia ediyordunuz, sorun olsa Tayyip Erdoğan bu etkinliğe katılır, bu sözleri söyler miydi? Siz fitne çıkartıyorsunuz demişti. Geldiğimiz nokta ortada.
Bu örnekleri dün gündeme düşen Pelikan Dosyası isimli yazıya gelen, "Bir sorun olsa Erdoğan sessiz kalır mıydı?" argümanına bir cevap olarak yazdım. Uzun yazı güzel olur şiarıyla hareket edip, Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Gül ya da Aydın Doğan gerilimleri devam ederken yaptığı açıklamalarının dökümünü de verebilirim. Kimileri Erdoğan'ı sorunlarını döverek çözdüğünü zannediyor olabilir ama onun gözlemleyebildiğim kadarıyla sorunlarını çözme yöntemi tam olarak bu değil.
7 Haziran Seçimlerinden bugüne Türkiye'nin ana gündem maddeleri
1-Suriye'deki gelişmeler, PKK/İŞİD saldırıları ve bunun iç siyasete yansıması.
2- Fethullahçılarla mücadele.
Suriye'de yaşanan gelişmelerle paralel ilerleyen PKK'nın şehir savaşları, bombalı saldırılar, HDP'li vekillerin PKK'ya destek olması, CHP'li vekillerin İŞİD üzerinden söylediği yalanlar, HDP'li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması, AB ile Mülteciler konusunda yapılan pazarlıklar, İŞİD'in saldırıları.
Bunlar varken Ahmet Davutoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşandığı iddia edilen gerilimden bahsetmek fitnedir. Hadi sorunlardan bahsedelim.
28 Temmuz 2015. Gündem, dokunulmazlıkların kaldırılması. Cumhurbaşkanı, MHP'den gelen HDP kapatılmalı açıklamasına, "partiler kapatılmamalı, ama fert fert birey birey bedelini ödemeliler" açıklamasıyla cevap verdi.
1 Kasım seçimlerinden sonra mart ayına kadar birkaç sefer devam eden bu açıklamalar Mart Ayında gelen Meclis gerekeni yapmazsa, bedelini öder açıklaması sonrası Anayasa teklifine dönüştü. Yani Ak Part+ MHP koalisyonu + en az 10 CHP'li vekilin desteği. Salt çoğunlukla Ak Parti'nin tek başına kaldıracağı dokunulmazlık birden bire anayasa sürecine döndü. Yeterli sayıya ulaşılmazsa ya referandum, ya da meclise iade. 2. seferde aynısı olursa referandum şart.
Peki Ak parti Temmuz ayında Cumhurbaşkanının söylediğini yapıp 1 kasım seçimleri sonrası HDP'li ve bazı CHP'li vekillerin dokunulmazlığını kaldırsaydı ne olurdu? Şehirlerde çatışma? Kent merkezlerinde bomba? Siyasette hiç azalmayan gerginlik? bunları konuşmak fitnedir. Konuyu değiştirelim. Sahi bu haberi hangi gazete nasıl gördü hatırlıyor musunuz? Kim manşetten verdi kim görmedi bile?
27 Kasım 2015. Tarihinde tutuklanan Can Dündar için 1 Haziran'da Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklama hala hafızalarda. Can Dündar tutuklandıktan 1 gün sonra sayın başbakanın yaptığı tutuksuz yargılanabilirlerdi açıklaması da. 1 Aralıkta tekrar tutuksuz yargılanmalı açıklaması geldi. AYM kararıyla tahliye edildiklerinde Cumhurbaşkanınından gelen " bu kararı tanımıyorum" açıklamasına başbakan yardımcısının söylediği "Şahsi görüşüdür" açıklaması. Hay Allah gene fitne.
3 Nisan 2016 Diyarbakır'da konuşan , Başbakan Ahmet Davutoğlu PKK 2013 şartlarına dönerse her şey yeniden konuluşulur dedi. 05 Nisan'da konuşan Erdoğan ne demiş "Artık bu devletin bu teröristlerle oturup konuşacak hiçbir meselesi yoktur, o iş bitmiştir” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunun çözümü için başbakanlığı döneminde ‘Demokratik açılım’, ‘Millî birlik ve kardeşlik’ süreçlerinin yaşandığını, attıkları bu adımlara karşılık alınamadığını hatırlattı ve açıklamalarına şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanlığım dönemimde de netice alamayınca ne dedim? Artık bu bakın ‘kaldırılmıştır’ demedim, buzdolabına konulmuştur dedim. Bunu niye dedim? Ha, silah, her şey bırakılır, bu iş biter, bunlar gömülür, toprağa değil betona gömülür veyahut da güvenlik güçlerimiz bunlara bunun bedelini ödetir. Ondan sonra da biz zaten ülkede 79 milyon refah, huzur içerisinde olduktan sonra zaten bunlara ihtiyaç yok, yola devam ederiz, şu anda da atılan adımlar budur.” Fitne mi? yok canım.
Ak Parti'de yaşanan 2015 kurultayı öncesi Binali Yıldırım'ın adaylık için nabız yoklaması, MKYK'da yaşanan Erdoğancı kanadın ağırlık kazanması ve son Ak Parti MKYK'sındaki Teşkilat atama yetkisinin genel başkandan alınmasını nasıl yorumlayacağız?
Lütfen rica ediyorum bana son bir buçuk yılın haberlerini, köşe yazılarını tek tek döktürtmeyin. Kriz çıkmasından anladığınız Erdoğan'ın Davutoğlu'na Anayasa kitapçığını atmasıysa Erdoğan bunu asla yapmayacak. Hatta medya üzerinden Davutoğlu ile asla karşı karşıya gelmemeye özen gösterecek. Ta ki, artık geri dönüşün olmadığına kanaat getirinceye kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder