Balyozu,
katsayı, istifa mı edeceği yoksa darbe mi yapacağı merak edilen generalleri,
milli takımın başına kimin geçeceği, Hıncal Uluç’un bir gün Galatasaray teknik
direktörünü beğenip beğenmeyeceğini tartışaduralım; Balıkesir den bir haber
geldi. Madende grizu patlaması oldu ve 13 işçi yaşamını yitirdi.
Bu
patlamaya, bütün haber kanalları, internet siteleri, gazeteler, iktidar,
hükümet, muhalefet; hiç kimse, İbrahim Fırtına’nın uçaktaki içli hali kadar
önem vermedi. Oysa daha iki ay önce, Aralık ayının on birinde, Bursa’da başka
bir maden ocağında patlama olmuş, 17 maden işçisi hayatını kaybetmişti. Sadece
iki ayda maden kazalarında ölen işçisi sayısı 30.
Siyasete atılırken Hz. Ömer’in “Bir kurt kuzuyu kapsa bunun hesabı Ömer’den sorulur” sözünü söyleyenler ne hikmetse bütün bu kazalardan sonra “merhumlara rahmet, kederli ailelerine metanet” dileğinden başka bir şey demediler. Tabi haklarını yemeyelim, bakanlar olay yerine gidiyor, yetkililerden bilgi alıyor, üstüne bir de ailelere tazminat ödüyor (en son enerji bakanımız çok üzülmüş mesela ölenlerin ailelerine 10’ar bin lira yardımda bulunacaklarmış). Hatta incelemeler sonucunda gerekli önlemleri alacaklarını, Başbakan sürekli
tekrarlıyor. ”Alınan önlemlerin” yeterli olup olmadığına, Tuzla, Bursa, Balıkesir, Davutpaşa kazalarına bakıp karar verebiliriz.
Müslüman toplumun iş kazalarına göstermediği tepki, bir süredir tartışılan değişimi gösteriyor. Artık Milliyet Gazetesi'nin yenisahibinin kim olacağı, alışveriş merkezlerinin şehir dışına taşınması, ekonominin ne kadar iyiye gittiğinden bahsetmek ‘dava’ olmuş durumda…
Müslüman
duyarlılığına sahip olduğu söylenen kanallar ise, olayı, üzerinde suç şüphesi
bulunan askerlere bağlayarak bilâkaydüşart destekledikleri hükümetin üzerindeki
sorumluluğu almaya çalışıyor; Kendini içler acısı bir rezilliğe sürüklemesi de
cabası.
Hükümet iş kazalarına üzülmeyi bize bırakıp gereken önlemleri almakta geciktikçe ölen ve ölecek her işçinin sorumluğuyla baş başa kalacaktır. Neden daha önce de onlarca kişiye mezar olan bu madende aynı kaza (kaza mı yoksa cinayet mi olduğunu size bırakıyorum) tekrarlanmıştır.
Bir süre önce ekranlarda ekonomi yazarları, işadamları, bilim adamlarının olduğu bir reklam döndü. Ekonomik krizin etkilerini minimize etmek adına, alışveriş yapılarak ekonomiye can verilmesi isteniyordu. İnsan sormadan edemiyor; bu insanlar “ekonomi tanrısına” ‘can vermek’ için mi ölüyor?
(25.02.2010 tarihinde Habersahifesi için yazdığım ilk köşe
yazısı. Dört buçuk sene içinde katettiğimiz mesafe müthiş değil mi? )
Teşekkür: Yaptığı tashih için Ömer Şarlak’a teşekkür ederim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder