25 Eylül 2017 tarihinde Irak bölgesel Kürt Yönetiminde yapılan bağımsızlık referandumu beklenildiği üzere Türkiye’nin sert tepkisine sebep oldu. MGK bildirisindeki “İkili ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakların mahfuz olduğu” uyarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde süresi uzatılan tezkeredeki “Türkiye’nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler” vurgusu, Kuzey Irak’a uçuş yasağı, sınırda yapılan tatbikat, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan gelen sert açıklamalar takip etti.
Türkiye’nin bu kararlı sert tutumuna karşı, bir takım
muhalif seslerin gelmesi beklenen bir durumdu ve nitekim gerçekleşti. Bu sesler
içerisinde en etkili olansa şüphesiz AK Parti’yle ve seçmenleriyle bağı olan
“AK Partiye yakın kalemlerin” yaptıkları eleştirilerdi. Bu yazının konusu,
gelen eleştirilerin haklılığı-tutarlılığı ya da bunlara verilecek cevaplar
olmayacaktır. Türkiye’nin Irak Bölgesel Kürt Yönetimine göstermiş olduğu
tepkinin yanlış olduğunu iddia eden bu yazarların görüşlerini desteklemek için
ortaya attıkları bazı bilgilerin incelenmesi yapılacaktır.
AK Parti’nin hem destekleyenler hem de partide siyaset
yapan teşkilatın mütedeyyin insanlar olduğu ortadadır. AK Partiye eğer İslami
söylemlerle bir eleştiri gelirse bu şüphesiz etkili olacaktır.
“Mesud Barzani’ye
yönelik eleştirilerin haksızlığını” ortaya koymak isteyen yazarlar işe
öncelikle Mesud Barzani’nin ve ailesinin dindarlığını (Sunni ve Nakşi)
açıklamakla başlıyor. Gazeteci -Yazar Nevzat Çiçek’in 2013 yılında kalem aldığı
“Barzan aşireti ve Barzaniler kimdir?” yazısı, tasavvuf araştırmalarıyla tanınan
yazar Mufid Yüksel’in 2012 yılında kaleme aldığı “Barzaniler, Siyonizm ve
Filistin” başlıklı yazılar oldu. Bu yazılarda Barzani ailesi hakkında bilgiler vermekte. Bu yazıların önemi referandum ve şimdi Kerkük'te yaşanan çatışmalar eksenindeki tartışmalarıda
tekrar gündeme gelmiş olmasıdır. [1]
Bu iki yazıdaki Barzani ailesinin dindarlığına delil
olarak gösterilen bilgilerden en göze çarpan iddialar, Barzanilerin Nakşibendi
Tarikatının günümüzdeki kolu olan Halidiye Dergâhının Şeyhleri olduğu. Bu iddia artık kabul edilmiş, Barzani'ye karşı çıkanların bile reddetmediği gerçeklik haline geldi. Oysa bu iddiayı dile getiren yazılarda bazı tuhaflıklar mevcut.
İcazetin
kimden alındığı muamma
Nevzat
Çiçek: Mesud Barzani’nin babasının dedesi olan “Şeyh 1. Abdusselam, Seyyid Taha hazretleri
tarafindan fıkıh dersleri almış olmanın da avantajıyla ilişkilerini sıklaştırmış,
hatta zaman zaman Halid-i Bağdadî'yi (k.s.)bile ziyaret etmişti. Kürt
kaynaklarına göre I. Abdüsselâm bu ziyaretlerinin birinde Mevlânâ Halid'den
bölgenin Nakşî halifesi olma iznini de almıştı.” Nevzat Çiçek, bu satırları
yazdığı paragrafın başında Mevlânâ Halid-i Bağdadî’nin 1777-1837 yılları
arasında yaşadığını belirtiyor. Oysaki elimizdeki tüm kaynaklar Mevlânâ Halid-i
Bağdadi’nin 1826 yılında[2] vefat ettiğini gösteriyor.
Şeyh Abdüsselam Barzani’yse 1872 yılında vefat ediyor.
Mufid
Yüksel: “Şeyh Abdüsselâm, Nakşibendiliğin Halidiyye kolunun
kurucusu ünlü Mevlâna Hâlid Eş-Şehrezorî El-Bağdâdî''nin (Vefatı:1242/1827)
hulefasından Seyyid Taha En-Nehrî El-Hakkârî''ye (Vefatı:1269/1853) intisap
eder. Ve pîrdaşı Şeyh Muhammed Kemaleddin ile birlikte ondan halifelik alır.”
Nevzat Çiçek’in yazısından devam edelim:
“I. Abdüsselâm'ın öldürülmesi (öldürüldüğünü burada
yazıyor) olayı ile ilgili Hollandalı Kürdoloji uzmanı Martin Van Bruinessen
oldukça farklı ve ilginç şeyler anlatmaktadır. Onun verdiği bilgiye göre,
Seyyid Taha'(K.S)nın kardeşi Şeyh Saleh'den hilâfet alan I. Abdüsselâm[3], şeyhinin ölümü üzerine
kendisini şeyh ilân etti. Buna kızan Seyyid Taha'nın oğlu ve yeni şeyhi
Ubeydullah, ‘Abdüsselâm ve müridlerinin delirdiklerini, şeytanın kurbanları
olduğunu’ ileri sürerek, ona savaş açtı. Şeyhlerinin
yenilmesine rağmen Abdüsselâm'ın müridleri onu mehdi ilan ettiler.
Abdüsselâm da korkusundan saklandı. Daha sonra da öldü. Yerine oğlu Muhammed
geçti. Muhammed, Şeyh Ubeydullah'a bağlılığını bildirdi. Fakat Ubeydullah'ın
Hicaz'a sürülmesinden sonra bu kez de Muhammed Barzanî mehdiliğini ilan etti.
Bu, bölge halkı tarafından benimsenmedi. Bölgede Barzanîler "divâne"
olarak adlandırılmaya başlandılar[4]”
Martin Van Bruinessen’e göre Şeyh 1. Abbüselam ve Şeyh
Ubeydullah Hakkârî politik rakipler. Hatta Abdusselam Barzani kendisini mehdi
ilan eden müridleri taradından uçup uçmayacağı sınanmak için pencereden
atılarak öldürüldü. Yerine geçen oğlu Muhammed Barzani’de takipçileri
tarafından Mehdî ilan ediliyor. [5]
Ahmed
Barzani muamması
Nevzat Çiçek ve Mufid Yüksel’in ayrı ayrı kaleme aldığı
yazılarda dikkat çeken bir isim var. Şeyh Ahmed Barzani.
Nevzat
Çiçek: “Şeyh Ahmed, ömrünün
son yıllarında belki de gizli kitabın gereği olarak mehdiliğini kimilerine
göre ise peygamberliğini ilan etmiş, ibadeti yasaklamıştı. Kendine bağlı
imamlara gönderdiği talimatta söyle diyordu:
"Camiler kapansın! Kur'an-ı Kerim okumak, namaz
kılmak yasak. Radyo dinlemek kâfir işidir. Bütün radyolar evden kalksın. Gök
Tanrısı Allah, yer Tanrısı benim! Sizin manevî huzurunuzu ancak ben sağlarım.
Gösterdiğim yoldan gidin. Benim için ağlayın. Emirlerim ilahî bir emirdir. Ben
size emretmekle kutsal görevinizi yapmanız için ikazda bulunmuş oluyorum."
Şeyhin bu istekleri, domuz eti yenmesi ve şarap içilmesi
için verdiği izin, bazı aşiret mensuplarınca uygulansa da aşiretin çoğu
tarafından tepkiyle karşılanıyordu. Hatta
bizzat Molla Mustafa Barzanî de buna çok tepkili ve kızgındı. Ama hiç bir şey
yapamıyordu.” Nevzat Çiçek gizli kitabın ne olduğunu yazısında açıklamıyor.
Mufid
Yüksel: “Şeyh
Abdüsselam''dan sonra ise kardeşi Şeyh Ahmed ailede etkin hale gelir.
1930''larda ise, diğer kardeş Molla Mustafa ön plana geçer. Şeyh Ahmed''in
mehdiyet benzeri bazı fikirleri ve bazı fıkhi konularda Ehl-i Sünnet ve
Şafilikle ters düşen görüşleri dolayısıyla -kuvvetli
bir medrese tahsiline sahip olan- Molla Mustafa ile arası açılır.”
Ahmed Barzani hakkında gazetelerde çıkan bir haberse
meseleyi daha da ilginç bir hale getiriyordu. Habere göre Ahmed Barzani
Hristiyanlığa geçmişti.
Barzaniler
Ahmed Barzani’yi dışlamıyor
Mufid Yüksel ve Nevzat Çiçek’in Barzani ailesini
anlattıkları yazılarda ortak noktalardan biri Şeyh Ahmed Barzani’nin görüşleri
nedeniyle Molla Mustafa Barzani tarafından hoş karşılanmadığı. Hatta Nevzat
Çiçek’in yazısına göre Ahmed Barzani öldüğünde insanların rahat nefes aldığı.
Elimizdeki kaynaklar, Mesud Barzani’nin bu iki yazarla
aynı kanaatte olmadığını gösteriyor. Mesud Barzani, amcası Ahmed Barzani’den
bahsederken onun kendisine “dinin her
şeyden önce ahlak olduğunu öğrettiğini[6] açıklıyor.
Molla Mustafa Barzani’nin, Ahmed Barzani’nin düşmanlarına
karşı onu korumuş olması Ahmed Barzani’nin söylendiği gibi kardeşi tarafından dışlanmadığını
ortaya çıkartıyor.[7]
Mesud Barzani’nin elinden Mustafa Barzani madalyası alan
yazar İsmail Beşikçi’nin iddiasına göre “Barzan bölgesinde, ağaç kesilmiyor, hayvan öldürülmüyor. Şeyh Ahmet
Barzani’nin bu konuda getirdiği ilkelere Kürd halkı gönüllü olarak uyuyor.[8]”
Barzanilerin Nakşi-Halidi Şeyhleri olduğunu ispatlamak
için kaleme alınan yazılarda, Şeyh Abdusselam Barzani ve Şeyh Muhammed
Barzani’nin kendilerini mehdi ilan ettiği iddiaları, Şeyh Ahmed Barzani’nin
daha da ileri giderek kendisini ilahlaştırdığı iddiaları çürütülmek için dahi
olsa anlatılmamış olması kafalarda soru işareti doğmasına neden oluyor.
Bu soru işaretlerinin giderilmesi için bazı cevaplara ihtiyaç
var:
- Barzani ailesinin soy kütüğü tam olarak nedir. Bazı kaynaklarda dede-torun olara görünen isimler başka kaynaklarda neden kardeş olarak olarak görünüyor?
- Barzaniler aile üyeleri dışında halife bırakmışlar mıdır?
- Ahmed Barzani’nin Hristiyan olduğu ya da kendisini tanrı ilan ettiği, Hz. Ali'yi haşa ilah kabul eden Ehli Hak(Yezdanizm) inancına mensup olduğu doğru mudur?
- Türkiye’deki Nakşi dergâhlarıyla hiçbir bağı olmayan Barzani ailesi büyüklerinin Halidi şeyhleri olması kendilerine nasıl bir avantaj sağlar?
- Şahı Nakşıbend (k.s.), Hace Abdulhalık'ıl Gücdavani (K.S.), İmamı Rabbani (K.S.), ya da Mevlana Halidi Bağdadi'de (K.S.) ya da başka Nakşi Şeyhler'in söylediği ve bizim bilmediğimiz,"Nakşi Şeyhi olurlarsa istediğiyle ittifak yapıp devlet kurmak haklarıdır." gibi bir kural var mı?
- Mevlana Halidi Bağdadi (K.S) ve kendisinden sonra gelen silsilesinde ya da, Nakşi, Kadiri, Rufai, Gülşeni, Halveti veya diğer ehli sünnet tarikatlar arasında kendisini haşa ve kella Allah ilan eden bir şeyh olmuş mudur?
- Türkiye'deki meşhur Nakşi Dergahlarının hiçbirinin Silsilesi'nde problem yokken Barzanilerin silsilesindeki tuhaflıklar normal midir?
Nevzat Çiçek ve Mufid Yüksel'in bu sorulara cevap vereceğini ümid ediyorum.
DİPNOTLAR
[2] Prof.
Hasan Kamil Yılmaz Mevlânâ Halid Bağdâdî -kuddise sirruh- http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=koseler&kose_no=53&MakaleNo=d090s032m1&limit=0-20
[3] Martin
Van Bruinessen’e göre: Taceddin’in ya kardeşi ya da oğlu 1. Abdüsselam Seyit
Taha’nın kardeşi ve ardılı Saleh’in halifesi oldu. Tam aydınlanmamış
nedenlerden hem Seyit Taha hem de Taceddin Abdüsselam’ın halife olmasına itiraz
etmişlerdi. Taceddin ölünce Abdurrahman kendisini şeyh ilan etti.
Diyanet İslam Ansiklopedisine göre de Mevlana Halidi Bağdadinin halifesi Şeyh Abdüsselam'ın dedesi ya da ağabeyi olan Şeyh Taceddin'e göre icâzet vermiştir.
[4] Martin
Van Bruinessen, Ağa Şeyh Devlet kitabında 474. Sayfasından başlayarak
Barzanilerin “yanlı ve çelişkilerle dolu” şeyhlik hikâyesini değişik
kaynaklardan aktarıyor.
[5]
Bruinessen, a.g.e. shf, 373
Mesud Barzani’nin Ahmed Barzani’ye duyduğu sevgi ve saygıyı
gösteren başka bir konuşması için:
[7] Bruinessen,
a.g.e. shf, 476