Pinperest

25 Temmuz 2013 Perşembe

Tekbir Hutbesi

Yıllarca Diyanet İşlerini çiçek böcek hutbeleri okuttuğu için eleştirip, Müslümanların sorunlarıyla ilgilenmediği için kızmakla hata ettiğimizi bugün anladım. Bugün hutbelerin konusu değişmiş. Ankara müftülüğünün  “yeni” uyarısıyla yayınladığı hutbe Suriye, Irak ve Mısır’da yaşanan sorunları anlatıyor gibi görünmekte. (Yazıyı yazdığım zaman İstanbul Müftülüğünün sitesinde başka bir hutbe konusu vardı. Lakin orada da ağustos sonuna kadar yayınlanacak hutbelerin metni var. Bu ayrı bir eleştiri konusu.)

Önce yazının konusu olan hutbenin ilgili kısmına bakalım: “Ancak Müslüman muhayyilenin bugün tekbir sesini hayal edemeyeceği yerler de var. Bağdat’ın sokaklarında, Şam’ın çıkmazlarında, Nil nehrinin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allah-u ekber demesi ne hazindir. Bebeklerin kulaklarına okunan tekbirin, artık onlar katledilirken duyulmaya başlanması ne büyük bir hüsrandır Ya Rab!”


İlk başta üç yıldır Suriye’de On yılı aşkın süredir Irak’ta ve yeni Mısır darbesiyle Mısır’da yaşanan zulümleri eleştiren bir hutbeye benziyor değil mi ? Öyle ya daha yeni darbeye karşı çıkan güçlere canlı yayında ateş edildiğini görmedik mi? Mısır da Namaz kılanlara ateş açan darbeciler yok mu? Suriye’de sayısı artık resmi rakamlarda bile yüzbinlerle ifade edilen Suriyeli öldürülmedi mi? Diyanet işlerinin kıymetli hocaları da bunu eleştiriyor ne kadar güzel değil mi ?


Suriye’de Mısır’da Irak’ta tekbir getirenler denildiğinde Medya’ya yansıyanlar, zihnimizde karşılığı olanlar kim?

Tam burada, Mısırda darbecilerin değil darbeye karşı çıkanların tekbir getirdiğini aklımıza getiriyoruz. Suriye’de bebekleri öldüren Esad askerleri kabul ama onların Allahu Ekber dediğine şahit değil oraya kardeşlerini korumaya gidenler. Irak Ebu Garip cezaevinden kardeşlerinin ellerinden kaçanlara da bakılırsa, üzerlerine işeyen, işkence eden insanlar Allahu Ekber demiyor, “kardeşlerinin” işkencelerine karşı çıkmaya çalışanlar, tekbir getirerek dayanma gücü buluyor ve diyanete göre “kardeş” bize göre düşmanlarına korku salıyor.
Apar topar hazırlandığı ( ya da hazırlatıldığı) belli olan hutbe bize neyi öneriyor?
Irakta Maliki, Suriye de Esad, Mısır da General Sisi ve ekibiyle kardeş olunmasını mı ? Sahabeyi tekfir eden, Müminlerin annesi Hazreti Aişe’yi zina işlemekle itham eden Şia mı bizim kardeşimiz? Yoksa Mısır’da Kur’an’ı azimüşşanı yırtan darbeci, ihvan karşıtı hareketlerin liderleri mi?

Yoksa orada olup tekbir getirerek, canlarını, mallarını, kadınların ırzlarını, imanlarını korumak için savaşanlar mı kardeşimiz? Diyanet bize bunun ne kadar kötü olduğunu anlatıyor? Eğer doğru cevap buysa şunu sorma hakkımız doğar: Bu hangi ara oldu? Irakta Maliki Suriye’de Esad Mısır’da Sisi’ye en büyük tepkiyi Türkiye cumhuriyeti vermedi mi ? Nusra cephesi dünya tarafından terör örgütü olarak ilan edildiğinde buna karşı çıkan ülke biz değil miyiz? Muhammed Mursi ve ihvan için en güçlü ses bizden çıkmadı mı?

Türkiye’nin duruşu değişecek, halkı ikna için söylem değişikliğine camilerden mi başlıyorsunuz?





6 Temmuz 2013 Cumartesi

Mısır bizim neyimiz olur?

Muhammed Mursi'nin devrilmesi için başlayan gösteriler darbe ile sonuçlandığından bu yana Türkiye'deki Müslümanların ana gündemi Mısır. Türkiye'de Müslümanlar ne zaman başka bir ülkedeki Müslümanlar için sokağa çıksa şunlar söylenegelmiştir. Gazze işgal edildiğinde Suriye’nin, Suriye’de Irak’ın, Irak’ta Afganistan’ın, Bosna’nın, Çeçen Mücahidler Rusya ile savaşırken yine Bosna’ya destek verenlerin nerede olduğu soruldu. Aslında alışkın olduğumuz bir itham bu, ama bu sefer ki biraz daha farklı. İşin içine bu sefer Ak Parti üzerinden Müslümanlara, Müslümanlar üzerinden iktidara çakma gayreti var.

Ne oldu da on yıldır askeri vesayete, darbelere herkesten çok karşı çıktıklarını iddia edenler birdenbire Mısır'daki darbenin eleştirilmesine tepki gösterir hale geldi. Yıllarca laik demokratik Türkiye'nin "gerici" Arap ülkelerine rol model olduğunu söyleyenler birdenbire Müslümanların Mısır’daki darbeye karşı seslerini çıkarmasına laf söyler oldu. Üstelik bu isimler 28 Şubat darbesi sonrası İslami camiada itibar gören isimlerden oluşuyor. Ve neden bu kadar kızgınlar?

28 Şubat darbesiyle Siyasal İslam’ın söylemlerinde "demokrasi" ön plana çıktı. 2002 yılından bugüne, iktidar olan AK Parti kadrolarına ve Müslümanlara, askeri kışlasında tutmanın tek şartı olarak "daha fazla demokratikleşme, AB ile tam üyelik için AB isteklerini yerine getirme" şartını dayatan demokrat kalemler, Müslümanları demokratikleşmede ittirici güç olduğunu övüyordu.

Aynı ilişki modeli, solcular ile Kürtler arasında kuruldu. Kürtler uzlaşma yolunu ne zaman seçseler, solcular Kürtlere doğru olanın bu olmadığını, kendilerinin dinlenmesini söylediler.

Toplumsal tabanı olmayan "aydın/demokrat/liberal/sol elitler”, ilişki kurdukları geniş toplum kitleleri üzerinden hedeflerine ulaşmaya, onları istedikleri kalıba sokmaya çalıştılar. Kültürel sömürgeci zihniyete sahip bu insanlar, Kürtler barışa yanaştığında Kürtleri, Müslümanlar dinlerinin emrettiği biçimde yaşamak istediği zaman Müslümanları aşağılayıp eleştirdiler. Onlara doğruyu yanlışı ayıramayan "zihinsel engelli" muamelesi yaparak kendilerini ait olmadıkları toplumların vasileri olarak gördüler, halen görüyorlar.

Artık işler istedikleri gibi gitmiyor. Sözlerinin muteber kabul edildiği, üzerine söz söylenmediği,  zamanlar geride kaldı.

Peki, biz İhvan'ı ve darbeye karşı koyan Mısır halkını niçin destekliyoruz? Çünkü onlar Müslüman oldukları için bu zulme maruz kalıyorlar ve biz, Müslümanların kardeş olduğuna, "aynı bedenin uzvu", aynı duvarın tuğlası olduğumuza" iman ediyoruz. Bunu anlamanızı beklemiyoruz lakin o çokbilmişliğinizi kendinize saklayın.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Darbeye Civik

Malum Mısır'da darbe oldu. Darbe olduktan sonra yapılan bazı yorumlar ekranıma düştü. Ben de bu değerli görüşlerin kaybolmaması adına toplayıp arşivlemek istedim. ekran görüntüleri ve resimler arası uyumsuz ölçüler için özür dilerim.Kıymetli aydınlarımızın  darbeye böylesine karşı koyması sizi  duygulandırabilir. Yanınızda mutlaka kağıt mendil bulundurun.  Bu genişletilmiş 3. baskı olacak. Allah güncellemeyi nasip etmesin. Not: Buraya İsmail Saymaz'ın bir twitini de eklemiştim. Kendisi maksadının ironi olduğunu söyledi. Yanlış anladığım için özür dilerim.